Skip to content

SUÇLU MUSUN?

En derinden ve sinsi sinsi bizleri, ilişkilerimi, hayatımızı ele geçiren duygudur SUÇLULUK duygusu. Çoğu zaman biz farkında dahi olmadan dümeni eline geçirir, bizi sert yamaçlara, bilmediğimiz o kıyılara savurur durur. Bulunduğu ortamda karanlık yaratır, pusludur, kendini göstermez, fakat hep oradadır. Arka planda iplerimiz çoğu zaman onun elindedir.

Suçluluk duygusu yarattığı titreşim sebebiyle en düşük frekanslardan birini oluşturur ve titreşimi o kadar yoğun ve güçlüdür ki tüm hayatımızı, ilişkilerimizi doğrudan etkiler. İnsanların çoğu onun arka planda oynadığını fark etmedikleri için yaşadıklarına anlam veremezler.

Özellikle ikili ilişkilerimizi hatta işteki başarımızı dahi güçlü bir şekilde etkiler. Çevrenize bakın, ama önce kendinize bakın, tüm iyi niyetinize ve fedakarlığınıza rağmen berbat ettiğiniz, istemediğiniz halde kalp kırdığınız, toparlamak istedikçe daha da beter hale getirdiğiniz anlarınızı düşünün… Eminim hepiniz böyle süreçler yaşadı, belki de yaşamaya hala devam ediyor. Bir çoğunuz bu döngülerin içindesiniz hala…

Ve bir çoğunuz temelde yatan SUÇLULUK duygusunu henüz tanımlayamadığınız, onu diğer duygulardan ayırt edemediğiniz için bocalıyorsunuz.

GÜNAHKâR olduğumuzu bize empoze eden Dinlerden tutun da, bu kolektif alan içinde yetişmiş büyümüş ailelerimizin bizlere öğrettiklerine kadar geniş bir yelpazede daha çok küçük yaşlardan itibaren SUÇLU olmayı öğreniyoruz. Küçük bir çocuğun hatta yetişkin bir insanın bile hata yapma hakkı olmasına müsamaha edilmeden yetiştiriliyoruz. Bir vazoyu yanlışlıkla kırdık diye, ellerimize vuruluyor, bazılarımız saatlerce karanlık odalara kapatılıyor… Taa ki ne kadar suçlu olduğumuzu anlayana, gücümüzü teslim edene kadar…

Dikkat edin toplum sıradışı çocukları pek sevmez ve el birliğiyle onları islah eder ve en güçlü öğretme mekanizması ise korku yaratmaktır. CEZA almayı daha küçücükken öğreniriz ve kabul ederiz. Büyüdüğümüzde kalbimizi kıranları cezalandırmak isteriz. Çünkü bizler de ceza veren o güç olmayı isteriz. Yanlış bir şey yaptığımızda cezalandırılacağımızı biliriz. Bu hepimiz için o kadar tanıdık bir duygudur ki, her zaman o duygunun yarattığı döngünün içinde kalmayı seçeriz…

Bize acı verse dahi…

En korktuğumuz şey ise bilinmezliktir. Suçlu olmayı ve ceza almayı bu kadar iyi biliyorken, biz suç ve cezanın olduğu bir alanda olmanın ne olduğunu bilmeyiz ve bu bizi ölümüne korkutur. ÖZGÜRLÜK ise korkuya rağmen o alana basma cesareti gösterebilmektir.

Fakat öncesinde bunu tanımlamak, ayırt edebilmek önemlidir. Ayırt edemediğiniz ve tanımlayamadığınız bir duyguyu dönüştürmek ve yerine daha yüksek frekanslı bir duyguyu yerleştirmek hemen hemen imkansızdır. Birçok insan bu aşamaya dahi gelebilmeye cesaret gösteremez, bildiği, tanıdığı ve kendince baş ettiği o döngünün içinde kalmayı seçer, ne kadar acı çekiyor olsa da…

Yeni başlayacak olan yıla hazırlandığımız bu günler hepimizi derinden etkiliyor ve etkilemeye devam edecek…

Hepimizin bu özel DÖNÜŞÜM için baskı yaratan günlerde ve zamanlarda kendini keşfetme ve özellikle SUÇLULUK gibi en düşük frekansta bizi titreştirsen duygularını serbest bırakmaya gönüllü ve cesaretli olmasını diliyorum…

Sevgimle,

Leave a Reply

Your email address will not be published.Required fields are marked *

Herkese Merhaba! Kişisel gelişim ile alakalı yazılar paylaştığım bloguma hoşgeldiniz.

Nihan Kemankaş

ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM Uzmanı, Eğitmen, Yazar

Son Yayınlananlar